YÖNETİM KURULU BAŞKANI'NIN MESAJI
2014 yılında küresel ekonomideki ayrışma artarken, gelişmekte olan ekonomilerde büyüme yavaşlamıştır. Petrol fiyatlarında görülen keskin düşüş ise, dünya ekonomisinin dengeleri ve ülkemiz açısından yeni dinamikler ortaya çıkarmıştır.
Değerli hissedarlarımız, müşterilerimiz ve çalışanlarımız,
2014 yılında küresel ekonomideki ayrışma artarken, gelişmekte olan ekonomilerde büyüme yavaşlamıştır. Petrol fiyatlarında görülen keskin düşüş ise, dünya ekonomisinin dengeleri ve ülkemiz açısından yeni dinamikler ortaya çıkarmıştır.
Amerikan ekonomisi, 2014 yılında, görece iyileşme kaydeden ekonomik performansı ve büyüme oranları ile AB ve Japonya’dan ayrışmıştır. Euro Bölgesi'nde ise ekonomik faaliyet yıl boyunca durgunluğa yakın seyretmiştir. Yılın üçüncü çeyreğinde resesyona giren Japonya’da deflasyonla mücadeleyi amaçlayan politikalar, öngörülen sonuçları sağlamaktan uzak kalmıştır.
Çin’in yavaşlayan büyüme hızı küresel ekonominin geleceği açısından dikkate alınması gereken bir sinyal olarak karşımıza çıkarken, gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızlarının da gerek küresel kriz öncesi gerekse sonrası düzeylere oranla gerilediğini görüyoruz.
ABD Merkez Bankası (Fed), ekonomide izlenen belirgin ve sürdürülebilir iyileşme doğrultusunda; iki yılı aşkın bir süredir uygulamada kalan ve başta istihdam seviyesi olmak üzere ekonomik parametrelerin yeniden dengeye ulaşmasında büyük rol oynayan varlık alımları programını, 2014 yılı Ekim ayında sonlandırma kararı almıştır.
Fed, bu kararına ek olarak, ekonomideki gelişmeleri yakından izleyeceğini ve faiz artırımı konusundaki adımlarını bu doğrultuda atacağını ifade etmiştir.
Fed’in 2015 yılında, ekonomik parametrelerde ortaya çıkacak gelişmelere bağlı olarak, nominal faizleri artıracağı görüşü ağırlık kazanmış durumdadır. Ancak, bu artışların sınırlı bir bantta kalacağı ve reel faizin uzunca bir dönem sıfır veya sıfıra yakın bir seviyede seyredeceği düşünülmektedir.
2014 yılında, Euro Bölgesi'nde enflasyonun düşük seviyelere gerilemesi, deflasyon olasılığını yeniden gündeme taşımıştır. Avrupa Merkez Bankası (AMB) bu durum karşısında, politika faiz oranını iki kez indirmiş ve sıfıra yakın bir seviyeye çekmiştir. Banka, ayrıca, finansal sektöre destek amacıyla, uzun vadeli refinansman operasyonları ile piyasaya likidite sağlamaya başlamıştır. Parasal genişlemeyi işaret eden bu adımlar, bölge ekonomisinde gözle görülür bir iyileşme sağlayamamış ve 2015 yılı başında Avrupa Merkez Bankası (AMB) varlık alım programını başlatacağını resmen açıklamıştır.
Dünya ekonomisi ve küresel dengeler açısından bakıldığında, 2014 yılının diğer önemli gelişmeleri Orta Doğu’daki sorunlar ve Rusya ile Ukrayna arasındaki gerginlik olmuştur. Bu gelişmeler, küresel ekonomiye ve özellikle gelişmekte olan ülkelere ilişkin risk algısının bozulmasına yol açmıştır. AB ve Japonya’da gözlenen zayıf ekonomik faaliyet de gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümesi üzerinde baskı oluşturan bir diğer unsur olarak karşımıza çıkmıştır.
2014 yılının en önemli küresel ekonomik gelişmesi, petrol fiyatlarında gözlenen ve %50 mertebesine ulaşan hızlı gerilemedir. Fiyatlardaki bu gerilemenin temel nedenleri arasında gelişmiş ekonomilerin bir bölümünde izlenen talep daralması ile ABD’de devreye giren yeni petrol üretimi teknolojileri ile kaya gazı üretimindeki artıştır. Faaliyet raporumuzu yayına hazırladığımız süreçte petrol fiyatlarındaki hareketlilik yukarı yönlü olmakla beraber, fiyatların 2015 yılında ılımlı bir seyir izleyeceği öngörülmektedir.
İhracatın Türkiye ekonomisinin büyümesine katkısı 2014 yılında önemli ölçüde artmıştır.
Alınan tedbirlerin de etkisiyle, ülkemizde 2014 yılında iç talep önemli ölçüde yavaşlamış, özel tüketim harcamalarının büyümeye olan katkısında düşüş gözlenirken, ülkemiz ihracat ağırlıklı bir büyüme yapısına kavuşmuştur.
İhracatta gerçekleşen büyümenin etkisiyle, 2014 yılı sonunda dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı dönemine göre daralma kaydetmiştir. 2014 yılında zayıf iç talep koşullarına ve dış ticaret dengesindeki gelişmelere bağlı olarak cari açıkta da küçülme gözlenmiştir. Avrupa’ya olan ihracatımızın artması da cari açığın düşüş eğilimini desteklemiştir. Kanaatimizce, cari açıktaki daralma, küresel koşullarda olağanüstü bir değişim yaşanmadığı takdirde, 2015 yılında da devam edebilecektir.
Enflasyon, 2014 yılında, iç talebin zayıf seyrine karşın TL’deki değer kaybının gecikmeli etkileri ile gıda fiyatlarındaki yükselme nedeniyle, 2014 yıl sonu hedefinin üzerinde seyretmiştir. TÜFE’de 2014 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre %0,44 düşüş, bir önceki yılın Aralık ayına göre %8,17 ve on iki aylık ortalamalara göre %8,85 artış kaydedilmiştir.
2014 yılında TCMB, fiyat istikrarına yönelik olarak piyasalarda ortaya çıkabilecek tehditleri aktif bir yaklaşım ve politika kapsamında bertaraf etmeyi hedeflemiştir. Yılın ilk 5 ayında, para politikasında ihtiyatlı bir duruş sergileyen TCMB, yaz aylarına girilmesi ile birlikte risk algısında görülen iyileşmeye paralel olarak politika faiz oranını %8,25 seviyesine indirmiştir. Yılın geri kalan döneminde politika faiz oranını aynı seviyede tutan TCMB, Ekim ayında yaptığı açıklama ile yurt içi tasarrufları güçlendirmek hedefiyle finansal kuruluşların zorunlu karşılıklarının Türk Lirası kısmına faiz ödenmeye başlayacağını açıklamıştır. Bu kararın, ülkemizde gelişmiş ekonomilere oranla düşük seviyede seyreden tasarruf oranının güçlendirilmesi açısından önemli bir adım olacağı kanaatindeyiz.
Türk bankacılık sektörü 2014 yılında sağlıklı gelişimini sürdürmüştür.
2000’li yılların başında köklü bir değişim ve dönüşüm yaşadıktan sonra 2008 küresel mali krizini sorunsuz atlatan sektörümüz sağlıklı ve sürdürülebilir büyümesini devam ettirmektedir.
2014 yılında iç talep koşullarındaki ılımlı seyir, kredi hacmi artışının baskı altında kalmasında belirleyici unsur olmuştur. BDDK’nın almış olduğu tedbirler özellikle bireysel kredilerdeki artışın yavaşlaması ile sonuçlanmıştır.
BDDK’nın verilerine göre, Aralık 2014 döneminde Türk bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 2013 yıl sonuna göre %15,1 artarak 1.994 milyon TL’ye çıkmıştır. Sektörün kredileri %18,5 büyümüş ve 1.240,7 milyar TL’ye yükselmiştir. Mevduattaki artış ise %11 mertebelerinde gerçekleşirken, yıl sonu mevduat stoku 1.052,7 milyar TL olmuştur. Sektörümüzün sermaye yeterliliği standart oranı ise %16,3 seviyesindedir.
Türkiye ekonomisinin büyüme görünümünün 2015 yılında az da olsa değişeceği öngörülmektedir.
2015 yılında Türkiye ekonomisinin büyüme görünümünün 2014 yılından farklılaşacağını düşünüyoruz. Yurt içi tüketim ve yatırım harcamalarının ön planda olacağı ve ihracatın katkısının görece azalacağı bir büyüme kompozisyonu, 2015 yılının panoramasını şekillendirecektir. Ancak, her durumda, ihracatın büyümeye katkısının pozitif seyretmeye devam edeceği tahmin edilmektedir.
2015 yılında, küresel ekonominin en önemli konularını Fed ve ECB’nin para politikaları oluşturmaya devam edecektir. Amerika’daki normalleşme süreci, Fed’in faiz artırımlarına başlamasını destekleyecektir. Benzer bir şekilde, ECB’nin Euro Bölgesinde ekonomik aktiviteyi canlandırmaya yönelik çalışmaları devam edecektir. Tüm bu faktörler, aralarında ülkemizin de yer aldığı gelişmekte olan ekonomilere yönelik sermaye akımlarında dalgalanmalara yol açabilecektir.
Düşen enerji fiyatlarının gelir etkisi ve enflasyondaki gelişmelere paralel TCMB’nin yönelebileceği muhtemel faiz indirimleri, 2015 yılında büyümeyi destekleyecek unsurlar olmaya adaydır.
Türkiye, gerek kendine özel büyüme dinamikleri, gerekse petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki ılımlı seyir dolaysıyla, 2015 yılında da diğer gelişmekte olan ekonomilere oranla cazip bir konumda olmaya devam edecektir.
Küresel büyümenin ABD dışında zayıf seyretmesi gelişmekte olan ülkelerin büyüme görünümünü yavaşlatan en temel unsur olmaya devam etmektedir. Bu çerçevede, Çin’in büyümesindeki yavaşlama, gelişmekte olan Uzak Doğu ekonomilerine etki ederken, Orta Avrupa ülkeleri de AB’deki ekonomik koşulların tesiri altındadır.
Tüm bu tespitlerin ışığında, 2015 yılında Türkiye’nin diğer gelişmekte olan ülkelere oranla daha iyi bir performans sergileyeceği ve %3 mertebesinde bir büyüme göstereceği düşünülmektedir.
TEB, Türkiye ekonomisine katkıda bulunanların yanında yer almaya devam etmektedir.
Ülkemiz bankacılık sektörünün yapıtaşlarından olan Bankamız, 2014 yılını, 63 milyar TL’ye yaklaşan aktif büyüklüğü ve 45,4 milyar TL’lik kredi stoku ile tamamlamıştır. Çağdaş bankacılığın tüm alanlarında katma değeri güçlü ürün, hizmet ve çözümleriyle farklılaşan TEB, faaliyetlerine başladığı günden bu yana geçen uzun süre zarfında Türkiye'nin ekonomik gelişimine ve müşterilerine katkıda bulunmuştur.
Günümüzde Bankamız, stratejik ortağımız BNP Paribas ile karşılıklı güven ve saygı temelinde işbirliği içinde çalışmakta, en zor ekonomik konjonktürleri başarıyla yöneterek müşterilerinin sürekli yanında yer almaktadır. TEB’in Türkiye piyasasındaki engin deneyim ve bilgi birikimi ortağımızın küresel hizmet gücü ve vizyonu ile birleşerek ihtisas ve bilgi birikimine dayalı iş modelimiz ve stratejilerimiz kapsamında değer üretmektedir. Benzer şekilde iştiraklerimizle yarattığımız sinerji, daha geniş bir müşteri kitlesine erişmemizde rol oynamakta, sunduğumuz değerin niteliğine katkıda bulunmaktadır.
Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, 2014 sadece Bankamız için değil aynı zamanda iştiraklerimiz için de başarılarla dolu bir yıl olmuş, hizmet sunulan müşteri adetlerinden işlem hacimlerine kadar tüm parametrelerde önemli ilerlemeler sağlanmıştır.
Değerli hissedarlarımız, müşterilerimiz ve çalışanlarımız,
Mesajıma son vermeden önce Bankamızın sosyal eksende fark yaratmak ve değer üretmek adına gerçekleştirdiği çalışmalar hakkındaki tespitlerimizi de özetle paylaşmak isterim.
Bankamız ekonominin temeli olan KOBİ’leri ve kadın girişimciler başta olmak üzere girişimcileri çok yönlü olarak desteklemekte; toplumsal ölçekte finansal okuryazarlığın gelişmesi ve farkındalığın artması konusunda örnek çalışmalar yürütmekte ve yatırımlarını sürdürmektedir. Sosyal sorumluluğumuzun temel bileşenlerinden biri olarak gördüğümüz bu sahada, sadece ülkemizde değil küresel ölçekte BNP Paribas grubunda da “en iyi uygulama” olarak değerlendirilecek projeler üretmeye kararlılıkla devam edeceğiz.
Bu kapsamda büyük önem taşıdığına inandığım bir gelişme, TEB’in uzun yıllardır işbirliği içinde çalıştığı KOSGEB ile 2014 yılında gerçekleştirdiği ortak bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkan ve dünya ölçeğinde en kapsamlı Girişimcilik Endeksi’nin açıklanmış olmasıdır. Türkiye’de 33 binden fazla kişinin katılımıyla gerçekleştirilen Küresel Girişimcilik Monitörü 2013, Türkiye’nin girişimcilik ekosisteminin gelişmesi adına önemli bir referans olmaya adaydır.
Sorumluluk sahibi bir kurumsal vatandaş olarak tüm paydaşlarımıza dair yükümlülükler taşıyor ve bunları faaliyetlerimiz kapsamında dengeli bir yaklaşımla gözetiyoruz. Gelecek kuşaklara daha sağlıklı bir ekosistem ve gelişmeyi destekleyecek bir toplumsal yapıyı devretmenin, paylaşılan bir sorumluluk olduğuna inanıyoruz. Hizmet döngümüz kapsamındaki çalışmalarımızla bu alanlarda değer üretmeye özel çaba gösteriyoruz.
Rekabet, yarın çok daha yoğun yaşanacak, yarış hızlanacak ve küresel ölçekte cereyan edecektir. TEB, köklü ve dinamik bir kurum olarak bu yarışta en önde olmaya devam edecektir. İnsan kaynağımız, bu yolculukta en değerli varlığımız ve enerji kaynağımız olmayı sürdürecektir.
Her zaman yanımızda yer alan ve bize güvenen siz değerli pay sahiplerimize, ekibimize, müşterilerimize ve iş ortaklarımıza Yönetim Kurulumuz ve şahsım adına teşekkürlerimi sunar, saygıyla selamlarım.
Yavuz Canevi
Yönetim Kurulu Başkanı